12 Şubat 2013 Salı

Biri açık olsun.


Annapurna'nın tepesinde oturmuş insanları izliyorum. Ben de aralarındayım. Uyuyorum, uyanıyorum, giyiniyorum, makyaj yapıyorum kahkahalar atıyorum bi' görsen çok eğleniyorum, içiyorum, geceler uzuyor sonra tekrar sabah oluyor ve birbirinin peşi sıra uzayıp giden günler... bi' öncekinin bi' sonrakinden hiçbir farkı yok.
Sonra bi' ses fısıldıyor: "Bu hayat senin değil."
Yukarı bakıyorum ama bulutlar kaplamış dağın tepesini kendimi göremiyorum. 
- Sizce okyanus ne kadar derindir? + 5m'den fazla olduğuna bahse girerim.
Sıcak bir gündü muhtemelen yazdı. Masalar kurulmuştu ben denize bakıyordum ve bekliyordum, garson geldi gerekeni yaptım ve iki çay söyledim biri açık olsun, gülümsedim. Garson gülümsemedi. Zaten ne zaman biri açık desem, hep ben gülümsedim ama o çok eski bi' yerde kanamış olanlar kurşuna dizildi.
Ben bekledim sen gelmezdin diye bekliyordum..
Derken geldin.
Konuştuk.
Konuşur gibi yapmış da olabiliriz verilen bazı bilgiler vardı ve senin söylediğin hiçbir bilgi bana ulaşmadı.
Sen konuştun sen konuşurken garsondan altıpatlar istemeyi düşündüm kafanı dağıtmak için değil
Sana uzatıp silahı "beni vur" diyecektim. Ve emin ol fonda Ahmet Kaya "Beni onlara verme" diye devam edecekti. Sen şaşmış biraz ürkmüş ve üzülmüş gibi "yapamam" diyecektin.
Ah nasıl da kendinden emin!
"Yaptın" diyecektim ben de çünkü yaklaşık 5 dakika önce iki el ateş ettin ilki sıyırıp geçti. İkincisi ise tam kalbime-idi.
Beynimden vurmanı tercih ederdim çünkü kalbinden vuruldu mu yaşama ihtimali oluyor insanın ve inan bana hiç de kolay olmuyor." diyecektim.
Sen öylece bakacaktın, öyle anlamsız bakacaktın ki silah benim elimde olsaydı beynini dağıtacaktım.
derken..
Saate baktım "Kalkalım sen geç kaldın sanırım?" dedin. Olay benim geç kalmam değil senin koşarak uzaklaşmak istemendi.
Kalktık sonra iyi niyet emsali cümleler kurup karşılıklı ayrıldık ben yerime tekrar oturdum.
Garsonu çağırıp iki çay söyledim, gülümseyerek, "biri açık?" dedi.
Altıpatlarım olsa önce ona sonra kendime sıkardım.





10 Şubat 2013 Pazar

3,2,1

Sahne 1:
Işıklar yanar ve perde açılır.
...
Odanın içinde bir sağa bir sola döndüm. Tüm bu olanları düşündüm. Tanımadığım etten duvarlar oluşmuştu etrafımda hiçbiri kimdi? bilmiyorum. Kaçıp kurtulmak istedim aralarından çünkü hepimiz milyarlarca insanın olduğu bu gezegende yalnızdık ve Venüs hala tersi yönünde dönen tek gezegendi.
Bu yüzden erkekler Mars'tan kadınlar Venüs'ten geliyordu belki de ya da aşk bu yüzden Venüs demekti, her şeyin aksine döndüğü için.
Benim doğduğum gün -22 Eylül- o gün yaklaşık kırkbeşküsürbin insan gelmiş yeryüzüne ve neredeyse doksanküsürbin insan ölmüş ben hangisinin yerini aldım? onu da bilmiyorum.
Mezarlığa gittiğimde dolaşırım mezarları sırasıyla benim doğduğum gün ölen birine rastlayıp ondan özür dilemek için. Standart.Fm'de Susheela Raman "Raise Up" çalıyor bu bir tesadüf olmalı?

Müzik dinlemediğim zamanlarda sessizliği dinlerim. Çünkü sessizliğin anlattıklarını saatlerce konuşan birinden duyamazsınız.
Rusya'da doğudan batıya seyahat ederseniz, 7 saat kuşağını geçersiniz ve bir rivayete göre kara deliklerden geçebilirseniz boyutlar arası seyahat de edebilirsiniz. Bana gelince zaman makinem olsa 1969 yılına Woodstock festivaline gitmeyi isterim orada olabilmek için ömrümün geri kalanını feda edebilirim.
Dünyanın en hızlı büyüyen bitkisi Bambu'dur. Sivrisineklerin 47 tane dişi vardır. "Pi" sayısının bir milyarıncı rakamı 9'dur. Ve bir yılan 3 yıl uyuyabilir. Etten duvarlara gelince onları hayatıma dahil eden bendim ve ben izin verdiğim sürece oradalar. Bazılarınız cevabından korktuğu sorular soruyor. Gerçekleri duymak kolay değildir her zaman. Ama yine de dediği gibi Emrah Serbes'in "Yanlış yolda yürümek doğru yolda beklemekten iyidir." Bu yüzden daha fazla zaman kaybetmeyin ama işiniz yoksa gelin trafik lambalarıyla konuşalım, "Celal Beyler de burdalarmış" diyelim, sırasıyla karşıya geçelim.
...
Işıklar söner ve perde kapanır.


8 Şubat 2013 Cuma

Çaya da geliniz.

Yalnızlık taşıyabileceğinden daha ağırdır insanın. Genelde büyük gelir âdemoğluna. 
Cezaevinin iki kişilik hücresinde tavan ve duvarlar çökerken üstüne yalnızdır insan, düşünceden ibaret. Birbirinden iyi kitaplar okursun ve inan bana hepsinin söylediği tek bir gerçek vardır; insan yalnızdır. 
Yol hakkında söylenen her şey yalandır. 
Ne dediğimi anlayabiliyor musunuz? 
Ben de kendimi anlayamıyorum çoğu zaman. Gerçekten, önemli değil. Ben bi' çay koyayım madem.
Bazen kendinizi trafik sıkışıklığında kalmış milim oynayamayan bi' insan gibi hissettiğiniz oluyor mu? ya da bi' gişe memurunun kabinine çöken hüznün yerleşkesini yaşadığınız? Kamu morgunda kalmış canlı bir beden gibiyiz belki de hepimiz. Evet yanlış duymadınız hepimiz. Afrika da dahil! 
Ne yaşadığımız belli ne de öldüğümüz. Ölü bedenlerin içinde sadece nefes alıyoruz ve veriyoruz. 
Nefes al ve nefes ver. Aslında tüm mesele bu romantik Şekspir.
Ölüm üzerine ne çok konuşuyoruz değil mi? 
Çünkü kim ne derse desin bu mühim meselede İsmet Özel haklı, yaşamak umrumuzdadır. Tüm masal ve mavallar yalandır.
Geçiyordunuz ve hayal kırıklığıma uğradınız ama dediğim gibi bi' gün çaya da geliniz.